17 Temmuz 2009 Cuma






















KNİDOS'LU
YADİGAR-









Su ve Tuz





II


Mutluluk bir yangındır,
Kara bir leke bırakır,
Süngerin delikleri;
Her dalgıç kaybolur;
Mutluluğun derinliğinde;
Dönüşü olmaz bazı vurgunların.






III





Elini öptü Yadigar
Samed dayının
Sağ salim İnlice'den
Bir motor Göceğe indi,
Biraz tütün sardı
yorgun eller,
bir yusufçuk usulca
hareketlendi basamaklarda,
bir parmağın kesiği gibi
yarıldı düş; genişledi,
dolunayı kesen dalların arasında;
parçalanmış bir kalp atıyordu,
güneşin parlattığı dalgalarda
kendinden bir parçayı
bulunca bir başkasında,
aşk gerçeğe dokunmanın en kolay yolu,
o'nu ararken yıkılır perde,
sadece yol kalır,
yol da yok olur sonra;
Her düş bir anıda, her rüya
yaşamda kendinden soyunur
ve karışır gerçeğe;
Geçmişini unutmaya çalışan biri gibi hatırlıyorum:
Aynı kelimeleri tekrarlayan papağan,
içten kilitledi kafesini,
korsan gemisinin içinde
kayboldu ufukta...












15 Temmuz 2009 Çarşamba

Kaunos Kral Mezarları


İnci ve Balık-Myndos


Delmore Schwartz Çevirileri


''Sokrates'in Gözü''




Delmore Schwartz


.

Çeviri: Mşş, Anıl Çifter










Kutsal Müziğin Yanında



Bırakın müzisyenler başlasın,
Bırakın her çalgı uyansın ve eşlik etsin bize
Aşkın razı nehrinde ve aşkın dost disiplininde:
Bekliyoruz, sessizce, sabrın kabulüyle ve
Kefaretiyle, bekliyoruz çekilen cezanın sonundaki
Özgürlüğün durgun sevincini.


Şimdi şef müzisyen söyleyebilir:
“ Şehvet ve öne geçme arzusu içimizde yaşadı
Barbar krallar gibi: Fethetti bizi:
Yüreklerimizde yer edindi: Sildi süpürdü ve mahkûm etti
— Zalim açgözlülük ve ateşin hırsıyla-
Acımanın ve merhametin özü.”


Şimdi bütün müzisyenler çalabilir:
“ Sabahın nehri, nehrin sabahı
Teslimiyetin yumuşaklığının ihtişamından kabar dışarı.”



Şimdi şef müzisyen söyleyebilir:
“ Hiçbir şey yazdan daha önemli değil.”


Ve şimdi bütün koro söylemeli:
“ Nasıl sıklıkla şaşırmış kalp,
Defne ağacını gören,
Hatırlar ölüyü,
Ve büyülü mükemmeliyeti,
Karın krallığı, uykunun egemenliği.”



Sonra şef müzisyen bildirmeli:
“ Anka kuşu meyvenin anlamı,
Ta ki düş bilgi ve bilgi düş olana dek.”


Ve sonra, bir kez daha, bütün koro haykırmalı, ihtiraslı birliktelikle,
Bağırmalı ve aşkı kutlamalı ve aşkın zaferini,
Çıkıyor ve iniyorlar uzlaşmanın yüksekliklerini, tırmanıyorlar ve çığırıyorlar
Zafer kazanmışçasına:
Sabah olmadan önce, sen:
Kar parıldamadan önce,
Ve ışık şarkı söyledi ve taş,
Tahammülle, doluluğu kullandı ya da boşluğa katlandı,
Sen: Sen yalnızdın.






Ego Adında bir Köpek, Öpücük Gibi Kar Taneleri



Ego adında bir köpek, öpücük gibi kar taneleri
Çırpındı, koştu, benimle birlikte geldi Aralık'ta
Soğuk havayı koklayarak, yer değiştirerek ve durarak
Saat yediye doğru durduğum yerde,
Koklayarak saklı ve açık uğraşlarını,
Fırıl fırıl dönerek, aniden saldırarak ve tartarak, dikkatle
Huzurlarını arayarak, yabancı, bilinmeyen,
Benimle, yakınımda, öptü beni, yarama dokundu,
Basit yüzüm, saplantılı ve doyuma köle.


“Özgür değil, özgürlük yok, bu taşıdığın kaya,”
O çatlak ve sert sesiyle konuştu Ego,
Kar tanelerinin beni öptüğü ve dakikaları kurban ettiği sırada,
“Özgür olamayacaksın ya da yalnız,”
Böylece konuştu Ego, “Krallık benimdir,
Hanedanlığın kemiği: Özgür olamayacaksın,
Git, seç, koş, yalnız olamayacaksın.”


“Gel, gel, gel,” şakıdı dönen kar taneleri,
Atlatarak minikliklerine havlayan köpeği,
“Gel!” şakıdı kar taneleri, “Gel buraya! ve şuraya”
Ne kadar yakınında kaldırımın, eridi ve bitti,
Bir tane öptü beni, iki tane beni öptü! Birçoğu öldü!
Ego onlara havlarken, dokunuşlarını yutarken,
Koş buraya! ve öbür yana! Onlar yere doğru süzülürken,
Gece yağışın ortasına çökerken,
Ve bana hiç yardım bırakmadılar, yuvamdan uzakta,
Ve bana hiç yardım bırakmadılar, yuvamdan uzakta.







Yorgun ve Mutsuz, Düşünürsün Evleri



Yorgun ve mutsuz, düşünürsün evleri
Yumuşak halılı ve ılık bir aralık akşamı,
Kar’ın beyaz taneleri pencerenin önünden düşerken,
Ve alevlerin turuncu ışığı saçılır.
Bir genç kız şakır
Orpheus’un ölümle dileği Gluck’ın şarkısı bu;
Büyükler izler, mutlulukla onaylayarak
Kızın kendini bilen gözlerinde zamanı tekrar görebilmek için:
Hizmetkârlar kahveyi getirir, çocuklar ayrılır,
Yaşlılar ve gençler esneyerek yataklarına çekilir,
Kömürler parlar ve söner, yükselir ve kül olur,
Kendini sarsma zamanı! Ve kırma
Bu adi rüyayı ve çevir kafanı
Yeraltının beslendiği yerde, ağırlığın
Sıska binaların altında görüldüğü,
Metro kalabalığında yan yana, isimsiz
Seyircilerin içinde, iyi giyimli ya da kaba,
Çoğu etrafını sarar, kaderini çevreler,
Bir makine kadar kesin nefretin içinde sürgün!



14 Temmuz 2009 Salı



Saika






Yaşlı çınarın her salınışında
Bazı yapraklar birbirine sürtünür
Bazıları yüzünü güneşe döner
Bazıları gölgeye düşer
Ve bazıları kopup gider
Her dalgalanmada
Başka bir biçim alır ruhumuz.








Atiye'nin Sesi


Öyle bir ayna tuttun ki kendime
Kendimi onda göremedim
Sır kaldın içimde
Kendime söyleyemedim
Azar azar eksildin
Kendimi sende bitiremedim
İki kişi tartışıyordu da
Aradan çekilemedim
Bir düdük sesiyle geceleyin
Havalanan kuşlar gibi
Fark edilmeden
Ansızın
Çekip gittin.




Atiye'nin Balayı



Soğukluğun en son noktası:
Yalnızlıktır.


Bütün kapıların arkası:
Yalnızlık.


Ne düşünürsen düşün
Ne yaşarsan yaşa:
Yalnızlığın.


Gidebileceğin en son yer:
Yalnızlıktır.


Niye
Yok oldunuz
Benim için,
Ben sizin için
Yok olurdum.


Her zaman, her şeyin
Herkesin gözü önünde olması
Hep daha zordu.


Tüm sevdiklerin senden uzakta:
Yalnızlığın soğukluğu.


Öğret bana senin olmayı,
Sevmek öğrenilen bir sonsuzluktur.


Sevmek,
Elinden alınsa da
Kendin olabilmenin
Sonudur.


Beklemeyi sevdik,
Sonumuza yetişmeyi.


Sunmayı sevdik,
Kendimizi saklamayı.



Sen sessizliksin
Sessiz geçen saatlersin.
Kabını değil sütünü sevdim
Paylaşmasan da
Sen sessizliksin.



Atiye'nin Çaresizliği




Hepimiz kıyıda köşede zamanlar geçiririz
Unutulmuş, kırgın ve bazen de
Umarsız, sürüklenen
Ve yalnız, hep yalnız
Düşleriz biri olmayı,
Hiç kimse olmayı, kendinde olmamayı,
Düş yitirilince..



Hepimiz sürgün, göçebe ve itilip kakılmış
Çalınca bizim olmayan zamanları
Umutlu ama mutsuz, bazen de
Mutlu ama uygunsuz
Ve umutsuz, hep umutsuz
Satarız kendimizi,
Hiçbirisi olmaya, kendinde olmamaya,
Birisi beğenince..


Ve geçmişin acılarından soyunmak
Ve geleceğin acılarına çırılçıplak
Yalnız ve unutulmuşun çaresiz çabası:
Yaşadığını hatırlaması.






KNİDOS'LU
YADİGAR-





Su ve Tuz



''Gecenin içinde bir yaban domuzu
Olympos ateşinde pişerken,
Mutluluk adına sattığın düşleri hatırla!''



I




İkarus biraz daha uçtu,
Gece fenerlerin aydınlığında,
Kaderine yüksünmeden,
Yolculuğunu sürdürdü.
Av köpeklerinin arasından,
denizle deltanın birleştiği yerden
daldı suya, ruhu hala uçuyordu;
bir denizkızı gördü Köyceğiz'de
çalışan ergenlerin bakışlarında;
o sonsuz gerçek,
anıları kaderin kitabını okumaya
aralarız; bulduklarımızda kendimizi tanır,
tanıdıklarımızda kendimizi buluruz;
Aldandığımız oyunlara yanar,
Bazı günleri kokusuyla,
Bazılarını ise odasıyla hatırlar,
O sonsuzluğun içinde kayboluruz;
Anlatılamaz olanı anlatmak:
Suskunlukla dokunmak gerçeğe;
Ateşten bir ejderha,
Bazı günler kabuslarıyla,
Bazıları ise sıcağı ile unutulur;
Herkes, onunla ilk karşılaştığı an'a
geri dönmek ister,
Gerçek ise;
Hep olduğu yerde durur.

Nisan Ayaklanması

Augusto Cesar Sandino’ya





Tecavüz özgürlüğün tadıldığı ilk andır,
Bu yüzden suç olarak adlandırılır.
.
Adalet özgürlük demek değildir,
Eşit kısıtlama anlamına gelir.
.
Serap ve şarap bir vahadır
Çölün iktidarında
.
İki âşık asi, bir asi âşıksa
Bir asi âşık, iki âşık asi
.
Meyve vermeyen cinsellik
Kutsama değildir.
.
Haşhaş ve izolasyon; kullanılmak istemeyen bireyin hakkı sanılır
Oysa güç tarafından manipüle ve organize edilmiş
Derin devletin korkusudur.
.
Korku; iktidarın el değiştirmesidir.
Öfke yönlendirilir!
.
Köleler, sahiplerinin haklarını isterler
Onlar da kölelerinin bu özgürlüklerini
.
Ahtapot avı için açar kollarını,
Savunmasız kalır doymak için.
.
İnanç; yoldan ayrılmanın getirdiği şüphedir.
.
Yosmalarının diliyle anılır her şehir!
.
Aşiret, devlet ve şiddet
Hangisi daha şirret?
.
Memurlar, şairler ve şarkı yazarları;
Dinlenmeyen birer plaktırlar.
.
Şatafat gücün gösterisi,
Sıradanlık ise gizleyeni!
.
Hukukçular ve doktorlar,
Mekanizmanın ahengine âşıktırlar;
Yani bürokrasiye!
.
Her insan bir tarihçidir,
Kendisine ait olmayandan bir parça taşır içinde.
.
Konumun amacın değilse,
Amacın konumundur.
.
Sınırların kalkmasını düşleyenler
Hangi sınırların kalkmasını düşlediklerini iyi bilmeliler,
Bazı sınırların ortadan kalkması yeni sınırlar doğurur!
.
Olasılıklar gerçeğin denemeleri
Herkes sadece birazını bilir,
Bazıları ise hepsini!
.
Âşıklar da, asiler gibi
Otoriteyi güçlendirmişler!
.
Cinnet bir çılgınlık anı değil,
Birçok çılgınlık anının sonucudur!
.
Eğer kurban cellâtsa;
İkisinin de yüzleri açıkta olur!
.
Her ferdin mutlulukla çalıştığı karakol;
Ütopyadır. Çünkü bu durumda terazi ancak
Mutsuzlukla dengelenir.
.
Mühür ve damganın birlikteliği;
Açılmamış zarfı düşleyen bakire!
.
Hırsızlar kendi evlerini soyan uyurgezerlere benzerler,
Uyanınca ellerinde hiç bir şeyleri kalmaz.
.
Deliler; herkesin dahi olduğu yerde ki…
.
İşçiler ve mastürbatörler aynı hayali kurarlar,
Bir tarafın alın teriyle kazandığını
Diğer taraf kolayca harcar!
.
Kibarlık, kaba birine karşı
Alay hissi uyandırır.
.
Kafamda vızıldayan o sinsi sinek
.
Doğru soruları sorarsan
Cevapları sendedir!
.